27 Kasım 2019

Nikolay Gogol: "Yazardan Okura"

... acemiliğim ya da aceleciliğim nedeniyle de kitabımın her sayfasının düzeltilmesi gereken pek çok yanlışla dolu olduğunu biliyorum. Senden ricam, okurum, bunları düzeltmendir. Küçük görme bu işi. Ne kadar üst düzey ya da yüksek tabakadan biri olursan ol, kitabım gözünde ne kadar değersiz olursa olsun, rica ediyorum senden, yap bunu; hakkında görüş bildirmeye değmeyecek kadar önemsiz bulsan da kitabımı, yap. Ve sen, yüksek tabakadan olmadığı gibi üst düzey bir eğitimden de geçmemiş, halktan okurum, sen de kendini bana bir şey öğretebilecek bilgiden yoksun biri gibi görme.
...


Dikkatle okuyacak olursan, kitabımda eleştireceğin, üzerine bir şeyler söylemek isteyeceğin nice şey bulacaksındır, eminim.

** 'Yazardan Okura' bölümünden.

#Gogol   #Ölü Canlar   #Rus

23 Kasım 2019

Kafka: Dava! Mahkeme!

Burada tüm hâkimleri yan yana çizsem ve siz kendinizi şu tuvalin önünde savunsanız, gerçek mahkemedekinden çok daha başarılı olursunuz.


Kafka: Dava! Sorgu!

... Tutuklanmamın ve bugün maruz kaldığım sorgulamanın ardında büyük bir örgüt bulunmaktadır. Sadece rüşvetçi gözcüleri, budala polis şeflerini ve sorgu hâkimlerini -ki bunlardan yalnızca alçakgönüllü olmaları beklenebilir- kullanmakla kalmayıp ayrıca müstahdemleriyle birlikte çok sayıda uşak, kâtip, polis ve diğer yardımcı personelle, hatta söylemekten çekinmiyorum, belki de cellatlarıyla birlikte yüksek hâkimleri de barındıran bir örgüt.


19 Kasım 2019

Dostoyevski: "Kaybetmeye mahkumlardır!!!"

Ama sanıyorum ki masumiyet, masumiyetten beslenip güçlenir; küstah ve laubalilerin sığındığı utanmazlık ise er ya da geç herkes tarafından fark edilip hor görülür; böyle insanlar kendi değersizlikleri ve yozlaşmışlıklarının sonucu olarak kaybetmeye mahkumlardır.

#Dostoyevski   #Öteki   #Rus

Dostoyevski: "En rahatsız edici olan da..."

En rahatsız edici olan da asil ruhlu ve dürüst olan, dosdoğru hareket eden insanların, dürüst adamların benimsediği huyları ve güzel niteliklerini terk edip ahlaksız olarak yozlaşmış olan çağımızın bazı fena insanlarıyla ortaklıklara girişmiş olmasıdır.

#Dostoyevski   #Öteki   #Rus

Dostoyevski: "Değiştiremem ya!"

Olan olmuş, geçmişe gidip de değiştiremem ya... Tabii ki değiştiremem!

#Dostoyevski   #Öteki   #Rus

17 Kasım 2019

Sabahattin Ali: "Siz...Ben"

Çumra Kanalı'nın suları Beyşehir Gölü'nden çıkarken su rengindedir; Konya Ovası'nda kan renginde...
Siz buna, ovanın kırmızı toprağının rengidir diyeceksiniz; ben, Dedemköylü Mehmetle kardeşinin kanlarının rengidir diyeceğim.

Konya Ovası'nın ufukları mavi değil, sarıdır, sapsarıdır...
Siz bunun, rüzgârın kaldırdığı tozlardan böyle olduğunu söyleyeceksiniz; ben, Konya hapishanesinde yatan Zağar Mehmet'in benzinin sarılığından diyeceğim.
 
* 'Kanal' Öyküsü


Sabahattin Ali: "Balzac!"

Gayet iyi bilirim ki, en münevver ve zeki kadın bile, mesela bir "Balzac romanlarının kıymeti" bahsini ancak yirmi dakika dinleyebilir. Halbuki ben, en güzel bir kadını bile bir "Balzac romanlarının kıymeti" musahabesine feda edebilirim.

* 'Bir Delikanlının Hikayesi' öyküsü


Sabahattin Ali: "Kitaplarım..."

Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegâne tesellidir. Her eşyasını ayrı ayrı ve gayet iyi tanıdığım bu oda da yalnız onlar her zaman için yeni bir koku taşırlar. Her zaman söyleyecek birçok lafları vardır.
...
Kitaplar yeni tanıdıklarına karşı çok ketum olurlar. Bir kere de onlarla laubali oldunuz mu size malik oldukları her şeyi verirler ve onlar bizim isteyebileceğimiz her şeye fazlasıyla maliktirler.


* 'Bir Delikanlının Hikayesi' öyküsü


16 Kasım 2019

Sabahattin Ali: "Evvelce..."

Evvelce fazilet diye baktığı şeylerin birer merasim ve gösterişten ibaret olduğunu ve asıl iyiliğe yalnız ahlak münakaşalarında veya akıllı nasihatlarda rastlanabildiğini, namuslu olabilmek için başkalarının namusuna dil uzatmanın, kirlenmeden yükselebilmek için temiz alınlara basarak çıkmanın yeter olduğunu ve daha buna benzer birçok şeyleri gördükçe şaşkınlığı büsbütün artıyordu.

* 'Kurtarılamayan Şaheser' Öyküsü


Sabahattin Ali: "Aptalların tahakkümü!"

Aptalların tahakkümüne, günahsızların cezalanmasına; faziletin susmasına ve ihtirasın gürültüsüne, hikmet ehlinin tahrik edildiğine ve nadanların alkışlandığına şahit oldu.

* 'Kurtarılamayan Şaheser' Öyküsü


Sabahattin Ali: "Hoş şeydir."

Çiçeklerin açtığı mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir...

Seni gördüğü zaman zalimce başını çeviren mağrur bir dilberin kapısı önünde ve ay ışığı altında sabaha kadar dolaşmak, bunu candan arkadaşlara ağlayarak anlatmak, -söz aramızda- gene hoş şeydir.

Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.


* 'Değirmen' Öyküsü


Sabahattin Ali: "Siz..."

Siz sevemezsiniz adaşım, siz şehirde yaşayanlar ve köyde yaşayanlar; siz, birisine itaat eden ve birisine emredenler, siz birisinden korkan ve birisini tehdit edenler... Siz sevemezsiniz. Sevmeyi yalnız bizler biliriz... Bizler: Batı rüzgarı kadar serbest dolaşan ve kendimizden başka Allah tanımayan biz Çingene'ler.

* 'Değirmen' Öyküsü


Sabahattin Ali: "Atma be adaşım!"

Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekala, ikincisine? Gene mi o? Üçüncüye ve dördüncüye de mi o?.. Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?..
 
* 'Değirmen' Öyküsü


Sabahattin Ali: "Bilir misin?"

... Bilir misin, bizim en büyük maharetimiz nefsimizden beraat kararı almaktır. Vicdan azabı dedikleri şey, ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir. 
 
* 'Değirmen' Öyküsü


14 Kasım 2019

Jack London: "Bütün korkaklar gibi..."

Bütün korkaklar gibi o da acımasızdı. Diş geçiremediği insanların yumrukları ve küfürleri karşısında sus pus olur, ama kendinden zayıf birini buldu mu intikamını ondan alırdı. Her yaratık güçlü olmayı severdi ve bu Güzel Smith için de geçerliydi. İnsanlara karşı gelemeyince hırsını kendinden zayıf yaratıklardan çıkarmaya çalışıyor, böylece kendi varlığını kanıtladığını sanıyordu. Şekilsiz vücudu yüzünden canavarca bir akıl geliştirmişti. Onun hamuru hiç de sevecenlikle şekillenmemişti.


Jack London: "Cezalandırma hakkı!"

Cezalandırma hakkı yalnızca insanların elindeydi, bu hak insanlardan daha güçsüz canlılar tarafından kullanılamıyordu.


Öneri Yaşayın!

Jack London: "Kuzey vahşiydi!"

Ama Kuzey vahşiydi ve annelik içgüdüsü her yerde annelik içgüdüsüydü. Kuzeyde ya da başka bir yerde de olsa, yavrusunu şiddetli ve acımasızca, ne pahasına olursa olsun korumayı ve kollamayı gerektirirdi. Ve bir gün gelecekti ki, dişi kurt boz yavrusu uğruna ırmağın sol çatalı boyunca yollara düşecek, kayalıklardaki ine gelerek vaşağın gazabının karşısına dikilecekti.


13 Kasım 2019

Mark Twain: "Tüm insan ırkı memnun!"

Binlerce çılgın ve sakin din, akla gelebilecek her türlü hükümet; kaplan kadar vahşi, ev kedisi kadar uysal olanına kadar... Her ulus, tek gerçek dine inandıklarını, tek mantıklı hükümet sistemine sahip olduklarını "biliyor". Hepsi, kendilerinin de berbat olduklarından şüphelenmeden, diğerlerini küçümsüyor. Hepsi, kafalarındaki, üstün oldukları hayaliyle gurur duyuyor. Hepsi, Tanrı'nın en çok onları sevdiğinden emin.
...
Kısacası, tüm insan ırkı memnun. Daima, bıkıp usanmadan, yıkılamaz şekilde memnun.


Mark Twain: "Körelmiş algılar!"

Kişinin körelmiş algılarına öyle geldiğinden, bir hayvana aptal demek tam da insanın kibriyle küstahlığına uygun bir davranış.


Mark Twain: "Özenle yukarı, daha yukarı..."

İdeallerinizi, davranışlarınızdan aldığınız en büyük zevki bulacağınız zirveye doğru özenle yukarı, daha yukarı eğitin ki bu hem sizi memnun edip hem de komşularınıza ve topluma yarar sağlasın.


Mark Twain: "Aslında hiç yaşamadı."

Etraftan, her zaman gerçeği arayan insanlarla ilgili şeyler duyuyoruz. Ben, o tür birini (kalıcı olan) hiç görmedim.Sanırım aslında hiç yaşamadı.


Mark Twain: "Vicdanımız..."

Vicdanımız, bizim de acı çekmeye başladığımız noktaya varıncaya kadar diğerlerinin maruz kaldığı sıkıntıları umursamaz. İstisnasız tüm durumlarda, bu bizi de rahatsız etmeye başlayana kadar, diğer kişinin acısına kayıtsız kalırız.


Mark Twain: "Vicdan..."

... Vicdan. Bağımsız hükümdar, bir kişinin içindeki cüretkar ve mutlak kral, insanın efendisi.


Mark Twain: "Mantık bunun neresinde?"

Milyar dolarla doğmuş bir bebeği düşün. Kişisel değer bunun neresinde? Hiçbir şeyi olmadan doğmuş bir bebeği düşün. Kişisel kabahat bunun neresinde? Şakşakçılar ilkine yaltaklık edecek, hayranlık duyacak, tapacak. İkincisiyse hor görülecek, ihmal edilecek. Mantık bunun neresinde?


11 Kasım 2019

Sabahattin Ali: "Muazzez"

Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti.


Sabahattin Ali: "Aklı başında bir insan..."

Mademki hiçbir şeyi değiştirmeye iktidarı yoktu, her şey evvelden çizilen bir yolda yürüyecekti o halde aklı başında bir insan, olanları tebessümle seyredip sırasını beklemeliydi.


Sabahattin Ali: "Olmasa da olabilirdi..."

Ömrünün her vakası olmasa da olabilir, hayatına her giren insan girmese de olabilirdi. Bütün mazisinde kendisine "ah, neden böyle yaptım?" veya "ah, niçin şöyle yapmadım?" dedirtecek bir şey bulamıyordu ve bu, ömrünün pek tatlı geçtiğinden değil, sadece ömrünün her kısmına şu anda pek lakayıt olduğundandı.


Sabahattin Ali: "Senelerce beklemek kabiliyeti."

Bereket versin, evde kapalı kalan ve ehli bir hayvan halinde, fakat çok daha maksatsız büyüyen kızların hepsinde olduğu gibi, onda da, vücudunu ve kafasını hiçbir şeyle meşgul etmeden, hiçbir şey düşünmeden ve hiçbir şey yapmadan saatlerce, günlerce, belki aylarca, senelerce beklemek kabiliyeti vardı ve içini yakan düşüncelerden bitap bir hale gelince, bu mutlak hiçliğin kucağına atılıyordu.


Sabahattin Ali: "Yalnız, yapayalnız."

Yalnız, gökyüzündeki yıldızlardan çayın dibindeki çakıllara, doğu tarafından kopup gelen bulutlardan batı tarafındaki denize kadar uzanan ve yayılan bu kocaman gecenin içinde, yapayalnızdı.


Sabahattin Ali: "Onlar böyle yaratılmışlar diye..."

Sonra bu fakir işçilere bu köpek muamelesini yapmaya neden lüzum görüyorlardı? Evet, Allah onları bir kere fukara yaratmıştı, bunda kimsenin kabahati yoktu, fakat onlar böyle yaratılmışlar diye niçin tepelerine binmeli? Ya Allah bu ağaları ve ağazadeleri de fukara yaratsaydı? Öyle ya mademki hepsini Allah yapıyordu, o zaman kendilerine aynı muamelenin yapılmasını isteyecekler miydi?


Sabahattin Ali - Kuyucaklı Yusuf / Arka Kapak Yazısı

Sabahattin Ali'nin romana merkezden değil Anadolu'nun bir köşesinden baktığını ilk cümleden anlarız Kuyucaklı Yusuf'ta. Taşranın sıkıntıları, sıkışmışlığı vardır sayfalarda. Eşkıyaların katlettiği anne ve babasının yanından kaymakam evine taşınan Yusuf'un ne çocukluğu ne ilk gençliği ne de yetişkinliği kimselere benzemez. Onun eksik olan başparmağı, hiçbir zaman boşluğu dolmayacak bir yoksunluğun işaretidir. Toplumdaki iki yüzlülük, rüya, çıkarcılık, erk sınıfa yönelik sahte sevgi; onun vücudundaki hasarla anlaşılır kılınmış gibidir: "Fakat her şey geçer, her şey unutulur. Kendini bir felaketin içinde kaybetmenin manası yoktur."

* Karbon Kitaplar, Mayıs 2019


10 Kasım 2019

Fyodor Dostoyevski: "Yalnızca sevgim var, o kadar."

Bana ihtiyacınız var mı gerçekten dostum? Size ne faydam dokundu bugüne kadar? Size bütün ruhumla bağlı olmama rağmen; sizi bütün kalbimle, içtenlikle, şiddetle sevmeme rağmen, kör talihim sebebiyle elimde size verebileceğim yalnızca sevgim var, o kadar.


Fyodor Dostoyevski: "Hayat ne kadar üzücü şey!"

Evet, ölümün bana yaklaştığını hissediyorum. Ölüm beni bulduğunda, beni kim gömecek? Mezarımı ziyarete kim gelecek? Kim benim için üzülecek? Üstelik şimdi, belki de yabancıların evinde öleceğim! Evet, hiç tanıdık gelmeyen bir köşede! Tanrım, hayat ne kadar üzücü şey!


Fyodor Dostoyevski: "Edebiyat..."

Edebiyat, adeta bir çeşit resim gibi. Resim veya ayna gibi. Aynı anda hem tutkuyu hem anlatımı hem nitelikli eleştiriyi hem eğitimi hem de kanıtları ifade ediyor.


Fyodor Dostoyevski: "Bizi rahatsız ediyorlar!"

Zenginler yoksulların fakirliklerinden şikayet etmelerini duymaktan hoşlanmazlar. "Bizi rahatsız ediyorlar." derler. "Çok saygısızlar üstelik. Neden yoksullar böyle saygısız olmak zorundalar? Açlıktan inlemeleri neden bizim uykumuzu kaçırsın?"


Fyodor Dostoyevski: "Aptal numarası yapıyorum..."

Aptal numarası yapıyorum hep. Sürekli aptal numarası yapıyorum, bunun yanlış olduğunu bilsem de kendime engel olamıyorum.


07 Kasım 2019

Anton Çehov: "Başka yerde olsa..."


Belediye başkanı ve meclisi yarı cahil tüccarlardan oluşuyor, ağızlarına erimiş kurşun bile dökse, doktora eleştirmeden inanılması gereken ilahi bir uzman gözüyle bakılıyordu. Başka yerde olsa, halk ve gazeteler çoktan bu küçük Bastille'de taş taş üstünde bırakmazlardı.


Anton Çehov: "Müzik defterine yazılmış notalar..."

... Dolayısıyla zeka, mümkün olan tek zevk kaynağıdır. Çevremizde bu zekadan eser bile göremiyoruz, o yüzden hiçbir şeyin doğru düzgün tadını çıkaramıyoruz. Kitaplarımız var doğru, ama bu insanlarla konuşmakla, karşılıklı muhabbet etmekle aynı şey değil. Tam doğru olmayan bir karşılaştırma yapmama izin verirsen kitaplar; müzik defterine yazılmış notalarken, konuşmak şarkı söylemektir.


Anton Çehov: "Çirkin bir tohum."

Günlük hayattaki batıl inançlar, pislikler ve iğrençlikler gerekliydi. Aynı gübrenin toprağa dönüşmesi gibi, zamanla ortaya daha makul bir şey çıkacaktı. Dünyada hiçbir şey yoktur ki kökünde çirkin bir tohum olmasın.


Anton Çehov: "Gerçek mutluluk gibi zırvalarla..."

... Bir ahmak ya da zorba, pozisyonunu kullanıp sana insanlar içinde hakaret ederse ve bunun cezasız kalacağını bilirsen, işte o zaman hayatı anlamak ve gerçek mutluluk gibi zırvalarla insanları geçiştirmenin ne anlama geldiğini öğrenirsin.


Anton Çehov: "En sonunda..."

Gün ne kadar mükemmel doğarsa doğsun, en sonunda yine çivilenmiş tabut içinde bir deliğe atılacaksın.


Anton Çehov: "Bizim zamanımız gelecek!"

...Lakin emin olabilirsin, efendi, o güzel günler gelecek! Kendimi iyi ifade edemiyor olabilirim, bana gülebilirsin fakat yeni bir hayat başlamak üzere, gerçek ve adalet galip gelecek ve... Bizim zamanımız gelecek! Bunu görene kadar yaşamayabilirim, yok olabilirim ama bazı insanların torunları bunu görecek.


Anton Çehov: "Hayat..."

Hayat denilen şey aslında eziyetli bir tuzak.


En Son Eklenen

Sefillik...